◊ Onur Baştürk:
Hayli yersiz, oldukça manasız. Ancak o reaksiyon tekrar de toplumsal medyada lisana getirilmiştir. Seda Sayan’ı takip eden kitle onu alkışlamış bile olabilir.
◊ Orkun Ün:
Yersiz ki ne yersiz! Seda Hanımcığım ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Siz ki deneyimli, siz ki bu dala ismini altın harflerle yazmış bir isimsiniz.
◊ Savaş Özbey:
Korkarım bir müddet daha dinleyeceğiz artık mücevhere ulaşmanın ne kadar kolay olduğunu. Zira söylenti o ki bir mücevher firmasından yüklü ölçüde alışveriş yapmış Seda Sayan. Bir kısmını ödemiş, kalan kısım için de tanıtım yapacakmış.
◊ Ömür Gedik:
Seda bu bahse açıklık getirdi geçen gün. “Öyle en değerlisini düşünmeye gerek yok, uygun fiyata olanlara ulaşım kolay” dedi. Seda Sayan, mücevher markalarının reklamlarında da yer aldığı için bir bildiği vardır diye düşünüyorum.
‘Kitabı toplatırız’
tepkisi abartılıydı
Cüneyt Arkın’ın “Benim Kahramanım Türk Halkıdır” isimli kitabında Kemal Sunal ile hiç hazzetmedikleri bir arabeskçinin bahsi geçiyor. “Bunun üzere herifler lakin asansörle yükselir” diye bahsedilen arabeskçinin Orhan Gencebay olduğu sav edildi. Gencebay bunun üzerine “Çok sevdiğim takdir ettiğim bir oyuncu Kemal Sunal. Cüneyt Arkın, neden bana iğrenç davranıyor” açıklamasını yaptı. Kurul bu hususa ne diyor…
◊ Onur Baştürk:
Milattan evvelki bu tartışmaya Orhan Gencebay’ın kitap toplatma üzere bir sistemi önermesi hiç güzel değil.
Cüneyt Arkın isim vermemiş, neden üstüne alınıyor ki? Ayrıyeten bahsedilen kişi sahiden kendisi ise, gurur duyması lazım bulunduğu noktayla. Demek ki Arkın ve onun üzere düşünenler yanılmış.
◊ Savaş Özbey:
Bahsedilen kişinin kendiniz olduğundan eminseniz tekzip yaparsınız, çıkıp doğrusunu anlatırsınız… Sevim Emre-Orhan Gencebay’ın yansısı kitabın daha çok duyulmasına, daha çok beşere ulaşmasına vesile oldu.
◊ Ömür Gedik:
Devler sustu, eşleri konuştu üzere bir durum oldu bu polemikte. Sevim Emre “O kitabı toplatacağım” üzere bir çıkış yaparken, Cüneyt Arkın’ın eşi Betül Hanım ise “Orhan Gencebay’ın ismi geçmedi ki, neden kendine mâl etti anlamış değiliz” dedi. Nitekim de ortada isim bile yokken, yalnızca bir sav üzerine neden bu tantana koptu? Kemal Sunal’ı geçen hafta o hoş dansı, gülüşü ve göz kırpması ile ne hoş anmıştık. Bu seferki olmadı…
◊ Orkun Ün:
Peki bir ‘iddia’ysa şayet bu, neden Orhan Gencebay çıktı da isyan etti. Haydi Orhan Bey’i geçtim, Sevim Emre neden “Kitapları toplatacağız, Orhan Bey’e bu yapılanı kabul etmiyoruz” üzere kelamlar söyledi? Sussalardı olay kapanıp gidecekti. Ortaya atılan bir argüman nasıl da gereksiz yere karıştırdı ortalığı.
Ödülü geri alınmalı
Will Smith’in Oscar merasiminde eşinin hastalığıyla dalga geçen sunucu Chris Rock’a attığı tokadın yankıları sürüyor. Bu husustaki görüşleriniz neler? Sizce kazandığı “en yeterli erkek oyuncu” mükafatı geri alınır mı?
◊ Orkun Ün: Ödül kesin geri alınmalı. Alınmazsa bu işin önüne geçemez Akademi. Ayrıyeten bal üzere de kusurdur bu tokat. Saçma sapan hareket etti Will Smith. Günün sonunda eşini de kendini de rezil etti. Kimse şiddeti meşrulaştırmasın. Bakın bizim ünlülerden de bir sürü isim rezil oldu. Will Smith bile çıktı “Hatalıyım” dedi, onlar hala “Helal sana Will”, “Ne tokattı be” falan diyorlar.
◊ Savaş Özbey: Herkes konuştu fakat bu hususta duyduğum en hoş yorum yeniden bir öteki komedyenden geldi: Ricky Gervais. Smith’lerin açık münasebet yaşamalarına atıfta bulunarak “Ben olsam eşinin saçıyla değil, erkek arkadaşıyla ilgili latife yapardım” dedi. Mizahi zekâ budur işte. “Törene niçin erkek arkadaşını da getirmedin?” diye sorsa… Kalkıp yeniden tokat mı atacaktı Will Smith?
◊ Ömür Gedik: Akademi’nin bir sonraki toplantısı 18 Nisan’da, orada karar verecekler. Ben ödülünün elinden alınacağını hiç sanmıyorum. Fakat bundan sonra o mükafatı bir daha sıkıntı alır. O tokat hafızalara kazındı bir kez. “Sevgi her şeyi yaptırır” cümlesinin gerisine sığınıp şiddete başvurmasını aklı başında olan kimse kabul etmedi. Bence mesleğine büyük bir darbe vurmuş oldu. O hoş gülen yüzün gerisinde seven bir koca değil, öfkesini denetim edemeyen bir kabadayı göreceğiz artık.
◊ Onur Baştürk: Alınmayacak ancak mükafatı geri alınmalı bence. Zira yaptığı hareketin hiçbir özrü yok. Sahnede, milyonların önünde ne kadar kızıp köpürsen dahi bu türlü bir şey yapamazsın. Rol model oluyorsun zira bunu yaparak. Eşi Jada’nın yerinde olsam adamı terk ederdim “Sen evvel espriye gevrek gevrek güldün, sonra kalkıp tokat atma gösterisi yaptın” diye. Will Smith gözümde bitmiştir.
Oyuncunun başına
gelebilecek en makûs şey
Kekemelikten kurtulmak için oyunculuğa başlayan Bruce Willis, bir öteki konuşma bozukluğu nedeniyle mesleğine veda ediyor. Yorumlarınızı alalım…
◊ Onur Baştürk: Çok üzücü hakikaten. “Mavi Ay”daki kahramanım, “Zor Ölüm” serisinin serserisi… Afazi çok kötü bir hastalık. Bilhassa de bir oyuncu için.
◊ Ömür Gedik: Çocukluk aşkım Bruce Willis’in bu türlü bir hastalık yüzünden mesleği bırakmak zorunda kalması çok üzücü. Son yıllarda uygun başlayan mesleğine yakışmayan B sınıfı işlerde yer alıyordu, finalin bu türlü olması güzelce can sıktı. Bu, herhalde bir oyuncunun başına gelebilecek en makus şeylerden biri. Umarım bir mucize olur ve bu hastalıktan kurtulur.
◊ Orkun Ün: Sinema tarihinin bana nazaran en değerli isimlerinden biridir. Artık bu türlü bir hastalık yüzünden bırakması üzücü. Setlerde repliklerini unutmaya başlamış, sanırım daha ilerlemesinden korktu ve kimseye mahcup olmamak, işini dimdik bırakmak için bu türlü bir karar aldı.
◊ Savaş Özbey: Son periyotları eleştiriliyor lakin “Mavi Ay kuşağı”nın efsanesiydi Willis. Yaşlanabilirsiniz, güzelliğinizi falan kaybedebilirsiniz lakin bu, bir aktörün başına gelebilecek en makûs şey. Çok üzücü.
Gülü seven…
Amsterdam’dan ayrılarak dönen İrem Derici ve Cem Belevi barışma sinyali verdi. “Ben 35 yaşında bir ergenim” diyen Derici’nin özeleştirisini nasıl buldunuz?
◊ Savaş Özbey: İrem Derici’yi biçki nakış kursunda bulmadı Cem Belevi. En hafif tabiriyle “deli dolu” biri olduğunu bilmeyen yok. Ya bu yırtıcı atı ehlileştirecek ya da gülü seven dikenine katlanacak.
◊ Onur Baştürk: Özeleştiri değil de durum tespiti yapmış. Anlaşılan o ki, bu çift hem bu hengame dövüş ve itiş kakıştan besleniyor hem de bu biçimde gündeme gelmeye bayılıyor.
◊ Orkun Ün: Bakın Konsey’e bir teklifim var. Bu iki ismi konuşmayı bırakalım bence. Zira çok yoracak bu ikili bizi. Daha beş sefer ayrılıp, altı kez barışacaklar görürsünüz. Hatta tahminen şu an bile ayrılıp barışmış olabilirler. İrem’in ‘ergenlik’ çıkışı da işte tam bu yüzden.
◊ Ömür Gedik: Orkun üzere düşünüyorum ve artık konuşmak, yorum yapmak istemiyorum.
Ünlülerin küçük bir
dünyada yaşadığının kanıtı
Haftanın aşk bombası, Hadise’nin eski sevgilisi Kaan Yıldırım ile Mehmet Dinçerler’in eski sevgilisi Hande Erçel’in yakalanmasıydı. Nedir bu, bir çeşit karma falan mı?
◊ Ömür Gedik: Bu topluluk bir avuç insan aslında. Dışarıya kapalı bir kulüp üzere. O nedenle bu sevgili karması hiç şaşırtan değil.
◊ Onur Baştürk: Karma değil bu, ünlülerin ne kadar da küçük bir kümede yaşadığının ispatı. İnanın, ünlüler çok az şahısla görüşüyor ve pek az beşere güveniyor. Hasebiyle dön dolaş birebir “denenmiş” şahıslarla çıkıyorlar.
◊ Savaş Özbey: Onur ve Ömür haklı. Ünlülerin ne kadar küçük bir dünyada yaşadıklarının delili. Ancak vilayetle de ünlü ünlüyle birlikte olmak zorunda mı? Hiç mi hekim, mühendis, akademisyen yok âşık olunacak? Bunu becerebilenler de var.
◊ Orkun Ün: Ben bu olaya ‘yakalanma’ demek istemiyorum. Zira Emirgan’daki o meşhur yerde gece yarısına kadar eğlenmişler. Yani “birileri bizi artık görsün” istemişler. Bu ikili nasıl bir ortaya geldi bilmiyorum lakin geçmişlerine bakarsak çok ortak noktaları, konuşacak çok hususları var üzere geliyor bana.
Soru soruyor lakin kulağı
Bihter’le Behlül’ün aşkında
Saba Tümer, “Aşk-ı Memnu”yu sevdiğini, canlı yayında konuk ağırlarken kulağında kulaklık, monitörden diziyi izlediğini açıkladı. O programda Tümer’in konuğu siz olsanız ne yapardınız?
◊ Ömür Gedik: Reklam ortalarında izlemiştir, yoksa olacak iş değil.
◊ Onur Baştürk: Konuğu olmak istemezdim. Düşünsenize, size bir soru soruyor lakin kulağı Bihter ve Behlül’ün aşkında.
◊ Savaş Özbey: Ben konuk olsam, “Hangi kanalı izliyorsunuz? Bu kanalda bizi izleyenlere söyleyelim, onlar da orayı açsınlar” derdim.
◊ Orkun Ün: Fark edersem üç-beş lafım olurdu olağan. Bu konuğuna da seyircine de saygısızlık değil mi? Hangi birine odaklanacaksın?
